CHP’ne, on üç yıl, Genel Başkanlık yaptığında – parti içi demokrasiyi işletmemesine, adayı atamalarına, Politbürosunu 7, 6 kez milletvekili seçtirmesine, partiyi sağa kaydırmasına, 6’lı Masa İttifakının ikinci büyük partisinin başkanı Saray temsilcisi Meral Akşener’in yüceleştirilmesine, çoğu AKP’ye transfer olacak oy yüzdesi %1’i aşmayan partilere, 30 milletvekilini hediye etmesine, parti makamlarının, kişilere servet edindirmesine …, …, …, – varıncaya kadar olumlu, olumsuz tüm kararlarına, yaptıklarına, uygulamalarına ses çıkarmak bir yana,
ölümüne savunan CHP üyelerinin; dün, önünde ağızlarını açamadıkları Kemal Kılıçdaroğlu karşısında, bugün, aslan kesilmeleri, göstermiştir ki; sosyal demokratlıkla da özdeşleştirilmiş Ortadoğu klasiği “güç ,erk kimdeyse ona biat”ı, bireyin özgürlüğü sayma tuhaflığı , yanlışlığı, sanrısı her zamanın, her ortamın parlatılan akçesidir.
Öyle ki mahalle delege seçiminden itibaren, oyunu “biat’ının yanına eklemlediği menfaat” odaklı ( o menfaatlerin ne olduğu, çok iyi bilindiğinden…) kullanarak satan üye, delege yapısı CHP’den, HP’ye, SHP’ye , bizzat parti yöneticilerinin– Genel Başkan, MYK, Belediye Başkanları, …, …, – kontrol ve denetiminde varlığını sürdüre gelmiştir.
O yüzden de; partinin olanakları seferber edildiğinde; kongre ve kurultay kazanmayı kolaylaştırıp, “çanta da keklik”letiğinden; SHP ve CHP’de görev yapmış, OLİGARK yönetim anlayışındaki Genel Başkanlar ile kadroları ve ekiplerince desteklenen; bu ‘oyunu satışa çıkarmaya meyilli delege’ yapısına neşter vurma, aday belirlemede üye katılımını, çarşaf listeyi baz alan Tüzük değişikliği de hep “bir daha ki sefere “ diyerek ertelenecek, hiç yapılmayacaktır.
Ülkeyi, 23 yıldır yöneten AKP iktidarında siyasetin; halkın refahını yükseltme, sorunlarını çözüme , eşitsizliği, …, …, vs.vs önleme amacından saptırılarak , her partide kazanç, geçinme kapısı haline getirilmesinin, meşrulaştırılmasıyla;Partide eğer erk elinizden kaymış, yönetimde yer alamamışsanız, nemalanmada , rant bölüşümünde devre dışı kalınacağından;
kazanmak için her yol mubah zihniyeti gereği; parti içinde ki kurultay, kongre, ve mahalle seçimlerinin, sindirilemeyen sonuçlarının iptali için yargıdan medet umanların derdinin de; ahlaklı, şeffaf, adil, fırsat eşitliği içeren bir siyasi ortamın yaratılması olmadığı, herkesin de malumudur.
Çağdaş, sosyal demokrat, seküler görünümlü CHP’sine yakışmayan, menfaati uğruna oyunu satarak, genellikle de o sırada CHP’si Genel Başkanı kimse onun ve Oligarklarının istediği partilileri ( acaba Kılıçdaroğlu dönemindeki PM üyelerinin kaçı şu anda da PM üyesidir?) yönetimlere seçen delegeleri ifşa ederek, yapılan ahlaksızlığa karşı çıkması beklenen CHP üyelerinin;
Tersi davranışla suç ortaklığına girişip, pürü pak vaziyette bir “günah keçisi” yaratma, bulma telaşında, yaşanan kirliliğin, kötülüğün, olumsuzlukların sürdürebilirliğine hizmet eden, arkaik “kol kırılır, yen içinde kalır “ örtüsüne sarılmaları;
tek parti iktidarının, tek adamı Erdoğan’ın, kazanacağını gördüğü rakibi Ekrem İmamoğlu’yla bir seçime girmemek için, akıl almaz yöntemlere başvurmaktan çekinmeyerek, diplomasını iptal ettirdiği süreç sonrası, halkın İmamoğlu’na teveccühünü “iktidara yürüyoruz” coşkusuna dönüştüren CHP’de;
şu anda, 38. Olağan Kurultayın yargıya intikali nedeniyle, yandaşlık boyutunu aşamadığından, Genel Başkanlara hakaret vari, saygısız söylemlerin kullanıldığı tartışmada, gün ışığına çıkması istenmediğinden; ‘her kongreye, her kurultaya “şaibe” gölgesini düşüren, menfaati için oyunu pazarlayan, haram parayı, utanmadan, onursuzca cebe indiren delegelerin hiç mi suçu , sorumluluğu yok? Ne yapalım, yapılan ahlaksızlıkları kabullenelim mi’ sorusunu sormanın, neredeyse suç sayıldığı, yasaklandığı bir ortamın varlığı azıcık özeleştiriyi dahi imkansız kılmaktadır.
Ancak, tek adam rejimini alt edecek; rafa kaldırılmış Hak , Hukuk, Adaletin getirisi “temiz toplum, temiz siyaset, nepotizme, rüşvete, yolsuzluğa geçit yok”un, demokrasinin , özgürlüğün savunuculuğunda iktidara alternatif CHP’nin; parti içinde demokrasiyi hayata geçirmeyerek, olumsuzluklarını, ahlaki çürümeyi masaya yatırmayarak, diğer partilerden farkını ortaya koyamamasının; iktidar yolculuğuna sekte vuracak mahiyette olacağı, göz ardı edilmeyecek kadar, önemli bir olgudur.
Bu minvalde, şimdi, Kılıçdaroğlu’nun, yargıya intikal ettirilmiş CHP’nin 38. Olağan Kurultayı için “ şaibe yoktur” ifadesini kullanması beklentisi içinde olanlar; hayır, Kılıçdaroğlu “ şaibe yoktur” dese, ne olacak? neyin kanıtı, neyin aklaması sayacaksınız?
De ki, Kılıçdaroğlu “ şaibe yoktur” dedi, baharın müjdecisi gelincik tarlasına dönecek CHP’de, herkesin bildiği, otel çalışanlarının bile şahit olduğu “delege pazarlığı” gerçeğinin, gerçekliğini mi kaybettirecek? Paralar cebe atılmamış, ihaleler verilmemiş, belediyelerde oy karşılığı işe alınanlar, alınmamış; partililer de bir anda, vahiy inmişcesine ahlaklı, vicdanlı, liyakatli, adil mi olacak?
Kendirlerini tanımladıkları aydınlıkla, tarafsız gazetecilikle, demokratlıkla, medenilikle alakasızlıklarının göstergesi; kişiye ne yapması gerektiğini emirleyen, faşist dayatmacı tavırda, yargıç rolünü de asla elden bırakmayanların, çocuğun bile ciddiye almayacağı absürtlükte, kendileri çok zekiler ya insan akılıyla alay ettikleri “ Kılıçdaroğlu gitsin, savcıya “38.inci Kurultay da şaibe yoktur” desin, talimatını verecek boş kibirde, halının altında gizlenmesini istedikleri gerçeğin, sahtekarlıkla imhasının;
herhangi bir makama aday adayı olan partililerin hakkını yiyecek şekilde yapılan seçimlere müdahale eden organize kötülüğün, etiksizliğin, adaletsizliğin CHP’ de kökleşmesinden başka , hiçbir şeye hizmet etmediğini;
bugüne kadar yapılan 38. Kurultaya rağmen hala fark edemeyen, sırça köşke mahkumluğun, tek bir taşın atılmasıyla tuzla, buz olacağı günler, artık çok uzakta da değildir.
Zira, illaki bir gün “ bırak hakikat incitsin seni, bir yalan avutacağına (K.S) ” algılanacağından, CHP’li yoldaşların, Hevallerin; her kademede hatalar, yanlışlar ve zaaflarıyla yüzleşmekten kaçınmamaları; eş, dost, akraba, sevgili kayırmacalı ekipleşme, kişisel menfaat yerine, emeğin, liyakatin, yeteneğin, güzelliğin ve
iyiliğin etkisiyle, biattan, onurlu özgür bireyliğe adım atmaları, CHP’nin güçlenerek, iktidara yürümesini de hızlandıracaktır.
İşte o gün, Gazi Mustafa Kemal’in “Cumhuriyet; sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” vasiyeti de, kurduğu partide CHP’de gerçekleşmiş olacaktır.
Boşuna yoruyorsun kendini, her şey aynen devam edecektir, ne yazarsan, yaz mı diyorsun yoldaşım, hevallım? Belki bende, biliyorumdur “küçük olsun, benim olsun” anlayışındaki CHP’li Oligarkların, değişime, gerçeğe ulaşılmasına izin vermeyeceklerini.
O yüzden, bu yazı da, ta asır öncesi ‘bana yalan söylediğine üzülmedim, bundan sonra sana, inanamayacağıma üzüldüm.’ demiş Nietzsche’ye….zaman’adır…
28.05.2025
Rukiye-Gülsen FEROĞLU