Üç yıl…üç yıl… artık bir hastaya eder gibi refakat edilecek, fani bir zemine oturtulacak hayatı; simsiyah, yıldızsız gecelere boyayacak bir haberin gelişi… alınışı…bir insanın öldüğünü duymak…öğrenmek; olmayan, şeytaniyken niyeyse inatla…
Gülsen Feroğlu
PDF OLARAK İNDİR Size “keşke”yle başlayan cümleler kurdurturmuş hayat denilen şey, belki de “ sen bu kurşunu yine mi yedin Türkiye” hüsranlı kaybedişlerle ordan oraya savrulmaktır. Peki ya bu savrulmalarımız,…
Hevalım! öyle bir masal yaz ki, bir Ahmet Kaya şarkısı gibi kalbin sesi dile düşsün; özgürce…yazarken, Stockholm sendromu kıskacındaki Türkiye’de, belki sonu barışa varacak öyle bir masalı yazmanın henüz vakti…
Duyuyor musun beni Bırayê min, hani biz vardık bir de biz; bizi hatırlıyor musun? Benim güzel yavrum; sen yoksun ya ben de; hâlâ bir bilinmezin içinde…birikmiş “keşke”lerin gölgesinde şairin dediği…
Kargaşanın, savaşın tozu, dumana katan hüznü karartmışken ortalığı, “mutlu son”un artık ve yalnızca masallara aitliğini unutan herkeste; saat gece yarısını vurmadan camdan ayakkabısını merdivenlerde bırakarak kaçmak zorunda kaldığından, saraydaki görkemli…
Dakılâ mın; söylenmiş, söylenmemiş her şeyi, belki kimsenin okumayacağı bu satırları da anlamsız kılan; tek farkın üzerine örtülen bayraklardaki renklerin olduğu sıra sıra dizili tabutların bahar sessizliği; çoktan kaybedilen doğruları…
Gula mın; bak ! gündelik hayatı çekilmez kılan; hileli gıda, işsizlik, sansür, adaletsizlik, …, .., vari onlarca sorunu çözmeden geride yalnızca ölüm, mutsuzluk bırakan bir gün, bugün; yine kayıp gitti…
Yılın sonunda elinizde aralıktan içeri sızan ağır bir roman gibi sürünen hayat; bitti işte… aralık bitti…yıl bitti… biter mi cidden, geçmeyen gibi…acılar gibi. Sahi nereye, hiç bir şey olmamış gibi…
Sen, benim kanayan yaram sen de; onlarca er Tayfun Kavun (26), onlarca gerilla (Rubar Hani) Yavuz Unas (18) gibi; senin için dikilen ‘fide’nin can suyunun da yaşanmışlıkları; yaşanmayacakları biriktirmiş gözyaşları…
Ve o kaybediş…hiç başınıza gelmeyecek sandığınız, sandığım beklenmedik o kaybediş öğretti bana da; benim, bizim diye sahiplenilen hiçbir şeyin sahibi biz değilmişiz. O yüzden Hevalım…o yüzden…karanlıktan çok karanlıkta görünmeyenlerden korktum…