Kim tutsak kim gardiyan belli olmayan ilişkiler ağında; kendine ait olmayan bir yolda; kaybeden olmaktan daha kötüsü belki de kaybolan olmaktır; kim bilebilir ki. Sonrası “/…./dipten korkulur /ama ben korkmuyorum/çünkü…
Gülsen Feroğlu
Yalnızca yeni zenginler, yeni katiller üretecek savaşın içine Barışın sığması ne kadar da acı… bir zamanlardan ne kadar da uzak. Dünya mı? Biter, bazen. Dünyanın bazen değil bittiğine dair bir…
Gün gelecek sebebi olmadıkları savaşın günahsızları; hasretlerini, sevdalarını, güzel gülüşlerini durgun sabahlara, naif barışlara sakladığımız Zdenekler, Viyanlar, Kağanlar gibi seni de vuracaklar Ey savaş! Bekle…bekle Duydun mu Ey savaş! daha…
Hayatın celladı, ölümün sevdalısı “her savaşın ilk kurbanı hakikattir” yazmış Kipling’e hak verircesine ne dün vardır elinde Hevalım, ne de yarın. Güne ölüm haberleriyle başlanan Ortadoğuda tarih de işte böyle;…
O gidiş yüzünden bilirsiniz, her devir, her insan gerçek, doğru sayılması istenen tek bir fikrin delisi olmakla, bir “mutlaka”yla zehirlemiştir kendini. Gün gelecek gerçeğiniz yapılan yalanlar da sona erecektir; hayat…
Kaybedilen hayatlarla gece yine güne döndüğünde; Kobanê’de bir Viyan Peyman ; Ağrı’da bir Cezmi daha ölür Hevalım. Param parçalığınız; resimlere düşen gözyaşlarınızla yalnız bir yakarıştır, kimselere anlatamadığınız. Dünde, bugünde kimselere…
Bir şarkı duyarsınız. Bir bakarsınız ki çamaşır yerleştirmek için açtığınız çekmecenin başında ağlıyorsunuzdur…uzun bir sessizlik olsa… zamanı da durduran; duymasaydınız harabeye dönmüş Kobanê’de, Viyan Peyman’nın öldürüldüğünü. Ahhhh…. Ahhh… onlarca Viyan’ı…
“Bir kelebek ağrısıydı / vakit dardı / mevsim hicazdı / yetişmem gereken bir ölüm / kaçmam gereken bir hayat vardı”lı kadınlarıyla; Yorucusun sen Türkiye… bir o kadar bıktırıcı…. bir o…
Anlayabilmek de öyle mümkün… öyle de imkansızken…uğruna candan olunan, cinayetler işlenen özgürlük; belki de insanoğlunun kendi yarattığı kutsala kaygısızca dokunduğu ânda başlayandır. “Özgürlük” demiş Freikops’a öldürtülen Rosa Luxemburg da “daima…
Diyorlar ki herkesin hikâyesi de, her hikâye de bir gün bitermiş. Sahi biter mi? Dünyanın neresinde olursa olsun zalim her kimse, akıttığı kan duruyor, kaybolmuyorken toprağın üzerinde; Biter mi, sahi?…