Adının anlamı dünyayı kucaklasa, taşta büyümezdi “BARIŞ” değil mi?
Nerede, o ayazı buz kestiren, içinde yuvarlanılan, diş gıcırdatan kristalleşmiş karların, ağza atıldığı Ankara kışı.Şöyle mutlandıran, tane tane yağan kar yüzü görmeden, bak ! kapıya dayandı, sevgi pıtırcıklarının “yeni başlangıçlar zamanı” güzellemeli, umut aşılamalı, bahar.
Halbuki, bu insanları “umut”la oyalama taktiğini, 1800 yılların ortalarında “umut en büyük kötülüktür, çünkü işkenceyi uzatır”la sonlandırmış, Apo Nietzsche’yi duyacak kulaklar, bulunmadığından belki de, anti demokratik otoriter liderleri sayesinde, gözyaşsız, savaşsız, ölümsüz, kedersiz, tek bir günün geçmediği Ortadoğu coğrafyasında;
Kılıçdaroğlu’nun, daimi milletvekili kadrosu ihdas eylediği, partiyi yıllarca birlikte yönettiği ama Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedilince, gökten inen vahiy gereği, anında değişiveren (hoş kimsenin umuru değildir de, yine de yazmalı) vazgeçtik, Aristoteles’in , Kant’ın “ahlak” felsefesi haberdarlığından, tutunamayan Oğuz Atay’ı futbolcu sanan kültürel formasyonda; liyakatsızlığı kesin; eş, dost, akraba, sevgili kontenjanından atadıklarıyla, belediye başkanlıklarını, meclis üyeliklerini aralarında bölüşmüş, daimi nepotist CHP’Lİ OLİGARKLARIN;
bıçağı kemiğe dayandırmış , tek adam rejiminden kurtulmanın yolunu 22 yıl sonra, oyunu, muhalif parti CHP’de birleştirmede bularak, AKP’ye hezimet yaşatan Türkiyelilerin, “ERKEN SEÇİM “ TALEBİNİ, niyeyse, yerel seçim zaferi sonrasında dillendirdikleri BÖYÜÜK PROJELERİ “NORMALLEŞME” ye kurban edişlerini; toplumu gibi yetki , güç kimin elindeyse ona biat eden, yerel yönetimlerde iş, ihale, rant paylaşımına, konumu itibariyle az ya da çok ortak edildiğinden, tepkisizce seyreden CHP’lİ ÜYELERİN;
parti içi demokrasi, parlamenter rejim, yolsuzluk, eğitimin İslamlaştırılması vari, tonca sorunu gündemlerinden düşürmelerine neden ‘ iyi de, herkes gemisini yürüten kaptan, cukka dolduruyor, yalakalık da level atlıyor. Bir kişiyi bile işe aldıramadım, tek bana mı kaldı, hataları söylemek, disipline yollanma…‘ düşüncesi de, kol gezince, dört bir yanda;
hep birlikte “kırmızı kart” göstererek, alkışı hak etmiş ‘çantada keklik 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden adayımızı belirleyelim’ stratejili muhalefet gösterisinde; arada emeklilerle kol kola halay çekmeyi de unutmadan,
bir yerde seçim olduğunu duymaya görsün ‘aman …yönetime adamlarımızı koyalım’ ayrımcılığında, aday çıkarma, bulma, belirleme şampiyonu, çağdışı “hemşeri” dayanışmasıyla siyaseti şekillendiren, köy derneklerinin kahvaltılarında ‘keşke altın, dolar alsaydım nasıl fırladı’ muhabbetini ettikleri günler de akıp, geçiyordu ki…doğanın kanunu be CHP’ li Yoldaşım, Hevaller; hiç bir şeye sonsuzluk bahşedilmediğinden, gör ki ne oldu?
Nazi direktifli, faşist ideolojinin temsilcisi, “komünistlere ölüm” , “ya sev, ya terk et” saldırganlığında, yıllarını; muhalif ideolojilerin, vatanındaki etnik kökeni, mezhebi, dini, cinsiyeti farklıların, solcuların, demokratların katline harcamış, on binlerce vatandaşı, hayatından eden, onlarca ( Kahramanmaraş, Çorum ) katliamın sorumlularından Ülkücü ocakların başbuğu, bir şafak vakti dümeni barışa, severliğine kırıvermesin mi !
Yarattığı şok yetmezmişçesine, üstüne, hiçbir liderin, partinin, örgütün, devrimci, demokrat , DEM’li, liberal hatta PKK’lının cesaret edemediği, “terörist başı Meclis’e gelsin, DEM grubunda silah bırakıldığını ilan etsin” çağrısında, da, bulunmasın mı?
Hayır ! böylesi bir atraksiyonun bekleneceği; vasiyeti “yurtta sulh, cihanda sulh”u , “muasır medeniyeti” gerçekleştirmek için kol kıpırdatmayan, adına ahkam kestikleri Atatürk’ün başucu kitabı “Toplum Sözleşmesi (J.J.Rousseau) “nin, kapağını açmadıklarına kalıp basılacak;
ittifakının adayına oy vermediğini itiraf eden mafyatik Adnan Beker’i transfer ettikleri CHP’nin, AKP’leştirilmesiyle çok bi meşgul CHP’li OLİGARKLARIN, payına da; Bahçeli’ ye kaptırdıkları; güvercin gagasında tutuklu “BARIŞ”I sağlama inisiyatifini, “tarihi süreci”, çekildikleri “inziva odasında” izlemek düşecekti.
(Özgür Özel, böyle bir çağrı yapsaydı, Cumhur İttifakı idamını ister miydi? İsterdi , muhaliflik de zaten, her şeyi göze alıp sistemin sinir ucuyla oynamak değil miydi)
Bahçeli’nin kıyamete az kaldığının da tebliği bu ‘demokrasi, özgürlük istemeyen Ortadoğulular için askerimi heder etmem, ne halleri varsa görsünler, ben, alacağıma bakarım’ açılımlı Trupm vari çıkış; sorunların çözümünü hep Yüce Rabbime sığınmakta bulduğundan;
Mars’a evrilen dünyada, yeni trendin; terörist Muhammed Colani’nin, Ahmed eş-Şera’ya dönüştürülmesi, kelle kesen videolarda boy gösteren DEAŞ militanlarının bakanlıklara atanması, terör listesinde yer almış Afganistan’da Taliban, Suriye’de HTŞ, IŞID vs. vs. örgütlerin “ cici”lenerek legalleştirilmesi olduğunu dahi fark edememiş Türkiyelilerin, travmalarının katlanmasının da, nedeni olacaktı.
Şahsına itibarsızlık getiren ihanet, dönek, alçak suçlamalarını, hakaretleri, çağrısının ardında durarak göğüsleyen; radikallik, cesaret, azim barındıran bu devrimci duruşun Bahçeli’de ki –arkamda devlet, ABD olsa bende yaparım mı? diyorsun. İşin, gücün fitne fücur. Bu ülke “Kürt realitesini” tanıyan ne başbakanlar, ne sosyal demokrat başbakan yardımcıları, bakanlar, ne liderler gördü? Eleştirdikleri, değiştirme sözünü verdikleri sisteme entegre de, kimseler ellerine su dökemedi. O zamanda ABD vardı, arkalarına alsalardı, barış kötü bir şey miydi?– zuhurunun yanında,
hevallerin , yoldaşların, hal-i pür melali, bildiğin, küçük burjuva çekingenliğinde (soap opera) sabun köpüğüyken; Ortadoğu coğrafyasında; hikayesi hep geride, elde kalan ”adının anlamı dünyayı kucaklasa taşta büyümezdi” BARIŞ” değil mi?
8.03.2025
Rukiye-Gülsen FEROĞLU