Sen, CHP’li yoldaşım, hevalım ! ötelediğin vicdanınla, bunca yıkıklığa… hazana… halkın kurbanlığına da geçit verdiğinden, sanma ki kaybetmedin masumluğunu, öyle yani…belki amansız bir kışın habercisi ama illaki, başladığını bilmediğin… bittiğini…
Gülsen Feroğlu
Hep, iç burkan, yarım kalmış hayat hikayelerinin anlatıldığı katledilmiş mazlumların, “ahı”nın çıkmasını boşuna bekleyenlerin gözyaşlarıyla ıslanmış, planlayanların, yapanların cezalandırılmadığı, hiç akılda yokken “yitik adreslere benzer ölümü “ yaşatan katliamlarla dolu…
Akıl ve birliktelik ve özgür birey ve parti çıkarını ön plana alma gerektirdiğinden alt edilmesi de o derece kolay Oligarklar, keşke bir tek senin yaran… derdin olsaydı CHP’li yoldaşım !…
Bugünlerde CHP’ liler arasında Trend Facebook ‘da, Twitter’da, bilumum sosyal medya mecrasında; delege seçimleri, kongrelere dair paylaşımlar yapmak, entryler girmek.Hem de okunsa bakış açısını değiştireceği kesin Dostoyevski, Albert Einstein, Voltaire, Oscar Wilde…
Oysa, dünde, bugünde ülkenin her alanında olduğu gibi partideki erkek egemen oligark yapıda, aşağılamakla kalmayıp, cinsiyet ayrımcılığının da bariz göstergesi, özelliği “sevgilisi…flörtü ” olan kadınları milletvekili, Parti Meclisi, MYK, belediye…
Şimdi, 13’üncü Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, günlerce kendine gelememiş, iç dünyanda büyük kırılma yaşarken sen, CHP’li Partili ! yüzünde üzüntü belirtisi görmediğin, içinde kavrulduğun ‘hak, hukuk, adaletin örselendiği otoriter rejime vuracağın…
Ahhh benim , CHP’yi asla bırakmayacak Oligarkların, hakimiyetlerinin devamı için. hazırlamakla kalmayıp, yerlerine oturttukları “Yalı Çapkın”ına taş çıkaran marifetlerine bakıp da ‘bunun babasına, annesine rahmet, boşuna o kadar laf söylemişiz.…
Üç yıl…üç yıl… artık bir hastaya eder gibi refakat edilecek, fani bir zemine oturtulacak hayatı; simsiyah, yıldızsız gecelere boyayacak bir haberin gelişi… alınışı…bir insanın öldüğünü duymak…öğrenmek; olmayan, şeytaniyken niyeyse inatla …
PDF OLARAK İNDİR Size “keşke”yle başlayan cümleler kurdurturmuş hayat denilen şey, belki de “ sen bu kurşunu yine mi yedin Türkiye” hüsranlı kaybedişlerle ordan oraya savrulmaktır. Peki ya bu savrulmalarımız,…
Hevalım! öyle bir masal yaz ki, bir Ahmet Kaya şarkısı gibi kalbin sesi dile düşsün; özgürce…yazarken, Stockholm sendromu kıskacındaki Türkiye’de, belki sonu barışa varacak öyle bir masalı yazmanın henüz vakti…