CHP’Lİ OLİGARKLARIN TUTKULU AŞKININ ÜRÜNÜ AKP’LEŞMİŞ, CHP’LİLER (II)

Gülsen Feroğlu

Daha geçenlerde sana, doğduğun yer, her açıdan kaderin…çıkmaz sokağın bu coğrafyanın; “ endüstriyel savaş kompleksine” milyar dolar kazandırma telaşında ki Ortadoğu’nun; her gününe, yarınına ölüm, kan, keder yüklemiş, narsist, faşist liderleri, örgütleri, bir mevsimi coşkuyla, hayatın tek bir gününü de, huzur içinde gülümseyerek geçirmene… asla izin vermeyecekler, dememiş miydim?

Mars’a taşınsa, Alfa çağına girse de dünya; yaşama hiç bir olumlu katkı sunmayacak mevzularla, düşman imal etmekle, hamasetle haşır neşirlikte…hiç de tükenmeyecek savaşlara, çatışmalara mahkum, akşam evine ölmeden dönebiliyorsan şayet, şanslı sayılacağın, dalına veda eden yaprakların ölüm sarılığının, Sonbaharın örttüğü bu diyarda; sanki çağdışı bir yüzyılda, zamanda kalınmış hissinde, asırdır duyulan “ Kahrolsun Siyonistler”, “terörist HAMAS” naralarının, çıkarılan ‘ Ordu Filistin’e …Cihad’ baltalarının arasında;

hiçbir devletin topraklarına yapılan ölümcül bir saldırıyı karşılıksız bırakmayıp, savaşacağını göz ardı eden çocuksu taktik ve mantalitede; medeniyetin ‘ tam bir vahşet, ilkellik ’ niteleyeceği, dört saatte İsrail’de 200 kişinin esir alınmasının, 1400 kişinin de katledilmesinin ‘ohhh, Müslümanlar er geç alır intikamını’ kutlamasındayken; Gazze’de bombalanan hastane de 500 Filistinlinin katlini “ insanlık dışı, Hitler iyi yapmış bunlara” tepkisinde karşılayan;

daha…daha ölü bedenler isteyen savaşçı tarafların, delilikleriyle sıradanlaşan kötülüklerinin şahı, ahlakı olmayacak savaşın bile, bir ahlakının olması gerektiğini iddia etme – çok değil onbeş yıl önce onlarca gencin, çocuğun öldürüldüğünü, yurttaşlarının asit kuyularına atıldığını, insan dışkısı yedirildiğini, evleri yakılan köylülerin tehcire zorlandığını, “ Beyaz Toroslar”ın cirit attığını görmüş bu gözler için– nasıl da büyük bir yalan… nasıl da utanmazca bir sahtekarlıktır.

Ortadoğu’da yine vurulmuşken… hep de vurulacakken Barış; İsrail’de, Gazze’de tercih hakkı bulunmayan çocukların, çözümü bir o kadar basit, anlamsız savaşta katledilmelerini seyredecek çaresizlikte, yazlıkçıların çoktan boşalttığı sahil kasabasında, öne düşen at kestanelerini tekmeleyip, kumsala dalga…dalga vuran sakin denizin getirdiği yüzünü, saçlarını yalayan meltem de ‘ bir anda haklının haksız, haksızın haklı olabildiği sanal bir zamandayız’ sayıklamanı alıp götürdüğünde;

Sen CHP’li yoldaşım, hevalım ! her vilayete kurulduğundan artık üniversite mezunlarıyla dolu Türkiye’de, belki 1900’lü yıllarda “bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” vecizeli , düşünürün, Sakallı Celâl’den bile habersiz;

belki negatif, irrite birisin, herkes arkandan üçkağıtçı diyordur… belki çok iyi birisindir yine de ‘onun üye olduğu bir partiye oy vermem’ ihtimalinde, töhmet altında bırakılmaktan çekinmeden, sosyal medya profillerine mesleğini, karakterini tanımlayan bir söz, bir simge yerine “CHP kurultay, il, ilçe delegesi, …, çalışanı, …, parti eğitmeni” sıfatını yerleştirerek – memlekete, CHP’ye nasıl bir fayda sağladığını, biri yazsa, anlatsa da öğrensek, fena mı olur? – itibarını, kimliğini kullandığın CHP ‘yi; kişisel, ailesel menfaatinin, haksız rekabetinin parçası kılarak, pazarlık yapma çiğliğini, riyakarlığını olağanlaştırıp;

AKP’leştirirken CHP’yi , üyelerini de; herkese, her şeye dilediği lafı etmeyi hak görüp, iş liderine, kendisine döndüğünde aslanlaşan ama emek hırsızlığıyla servet, kariyer edinme kolaycılığında…kuralsızca karşıtını, yargısız infazlayan APK’nin, ötekileştiren zihniyetine alıştıran Oligarkların; yarattığı sanal gerçeklikler, “ seçimi kazanacağız” manipülasyonları içinde dönüp dururken;

kendini bir üst segmentte konumlandırıp ‘ayyy, çok şükür cahil, cüheyla değilim’ havalanmasında; kapı komşundan başlayıp partide, örgüte, sokakta, pazarda, cafe de, park da – Dilan Polat, A.Bora Kaplan dahil– kiminle konuşsan, karşısındakini basit, dedikoducu, biatçı, faşist, hırsız tanımlayıp, bir kendini demokrat, hak , hukuk, adaletten, liyakatten yana, dürüst sayan egoda; iki satırlık bir yazıyı, bir kitabı okumaktan aciz, sanatla, felsefeyle ilgilenmeyen ama bilgili…ama kültürlü çevrenle, toplumunla nasıl bire bir olduğunu, hiç fark ettin mi?

Hoş, dünya alemce aşikarken, tek bir liderin, yöneticinin, STK başkanının “ne istersem anında yerine getiriliyor, yaptıklarıma baksan faşist sayılırım” açıklamasının, hayalin öteliği olacağı bir yerde, sen, mesela; sabah akşam esip gürleyen, rakibine “ben demokratım, şeffafım, yalancı sensin” diyen Erdoğan’a , Bahçeli’ye , Akşener’e, Kılıçdaroğlu’na, Babacan’a inanıyor musun? Ben ırkçı değilim dediğinde Ümit Özdağ’ın ırkçı olmadığına?

Niye inanmıyorsun? Çünkü icraata, yapılana bakıyor ‘bir film “Kanun Hükmü” linçleniyor, Aykırı ve Ajans Muhbir’in editörleri tutuklanıyor, AİHM’in kararını dillendirdi diye TANRIKULU’na soruşturma açılıyorsa, fazla kanıta, söze de gerek yok kleptokratik, otoriter bir yönetim bu’ diyorsun, değil mi?

Ama tabii, ülkede yaşananla, olanlarla tezat; bunca demokrat, dürüst, akıllı, mükemmel liderler, STK’lar, örgüt başkanları, Gavslar, yazarlar, çizerler, bireylerin istilasında demokratı, temizi, ahlaklıyı, naifi, vicdanlıyı ayırt etmekte haliyle mümkün olmadığından; “one mınute” mı ?

Rukiye-Gülsen FEROĞLU
24.10.2023

You may also like