Geçmiş Günahların Gölgesi Uzun Olur

Gülsen Feroğlu

Biliyor musun “Lorina Dila” , adını vermek için nüfusa gittiğinde baban, Türkçe değil bu ismi koyamazsınız demişler. Gönül ezgisiymiş anlamı, gönüllerimiz de yok edemediğimiz ezikliğin sürekliliğinden midir, sevdim adını. AB yasalarının uygulanması önemli diyen Avrupalı parlamenterlere, liderlere “ee canım bunlarda artık çok oluyor, AB’ne girelim ama onurumuzla, her istediklerini yaparak değil” yazıları döşenirken, gazete de ufak puntoda yer aldı haberin.


Lorina Dila , halka reva gördükleri onursuzlukları unutmamızı istiyorlar.Sanki, ülkeyi yıllardır Avrupalılar yönetmiş, hırsızlıkları, yolsuzlukları, vurgunları, hukuksuzluğu, adaletsizliği, yapanlar onlarmış gibi. Onlarmış, devletten beslenip faiz ve repoyla, yatırım yapmadan sermayelerine sermaye katarken,her alanda haksızlıkları savunan, hortumladıkları kredilerle yatlar, jetler, yalılar alıp, yurt dışı hesaplarına para kaçıran.

Onlarmış, kitapları toplatan, ağaçları, insanları yakan, çeteler kurduran, failli meçhuller yaratan, asan, öldüren, köyleri boşaltan, senin ismini, türkünü, dilini yasaklayan, insan hakları ihlalleri AİHM tarafından karara bağlanıp trilyonlarca tazminatı yüzleri kızarmadan ödeyen.

Onlarmış, arkadaşları andıçlanınca ses çıkarmayan, yazılarını engelleyen. Bilime, teknolojiye, eğitime değil, laiklik adına diyanete, savunmadan sonra en fazla ödenek ayıran, kişi başına milli gelirin 3000 $ kalmasını, yoksullukta ilk beş ülke arasına girilmesini sağlayan.

Onlarmış, bütçeden her yıl aktarılan trilyonlara karşın, kara para cenneti haline getirdikleri yavru vatanın, vatandaşlarının, ekmek parası için sabahın karanlığında, kişi başına milli geliri 23 bin dolar olan Rum Kesiminde çalışmaya gidişini seyreden. Herkesin, her şeyin gerekçesini, mazeretini, bahanesini yanında taşıdığı ve hep, kendisi dışında suçlayacak birilerini bulduğu toplumsal yapıyı oluşturanlar da onlarmış.

Yalnızca, bizim ülkemizde mi yapılmıştı bağımsızlık savaşı, diğer ülkelerin tarihinde yok muydu? Yalnızca, bizim dedelerimiz mi ölmüştü Ulusal Kurtuluş Savaşında, devrim uğruna? Ulusal onuru, bağımsızlığı seven, bir biz mi vardık dünyada? Ve bu dünyada neden , dört bir yanı iç ve dış düşmanla çevrili, vatan hainleriyle dolu ülkeydik? Öyle idiyse düşmana inat, ekonomik açıdan zengin, vatandaşlarının refah içinde doyasıya mutlu, özgür yaşadığı ülkeyi oluşturmalarına kim, neden engel olmuştu ?

Lorina Dila , yalan söylüyorlar, menfaatlerini, zenginliklerini kollayan sistemi kurduklarından, zarar görmemiş, çelişmemişlerdi. Düzenleri devam etsin diye, düşmansız yaşayamadıklarından, kendilerine göre bütün düşmanları tek tek açıklayarak tükettiklerinden, stratejik müttefiklerini (ki “o” müttefik kendi halkına yapmayacağı davranışları, darbeleri destekleyendi) düşman ilan etmekten bile çekinmemişlerdi. Aniden,darbelerin nedeni saydıkları, “ABD Go Home”,”Faşizme Hayır”ı bağırdıkları için vatan haini ilan ettikleriyle; “Komünistlere Ölüm”ü haykıran, ırkçı, faşist diye nitelenenleri bir araya getirerek, hareketin adını “Ulusalcılık, Kızıl Elma Koalisyonu” koyuyor, miting yaptırtıyor, demeç üstüne demeç verdiriyorlar, “vatanı satıyorlar”.

Usanmadan, yine ve yine, bir kez daha, böldürmeyiz sloganları attırılırken, durmadan söylemelerine karşın böldüremedikleri ülkeyi, bölünebileceği ihtimaliyle yangın yerine, kan gölüne çevirerek, şantaja, provokasyona başvuruyorlar. Etnik kökeni farklı vatandaşların halklarını savunduklarını söyleyenlerle, varlıklarını sürdürmelerinin yolunun şiddetten geçtiği noktasında, aynı fay hattında buluşarak çatışmaları körüklüyorlar. ”Ulusların ve ırkların, başka ulus ve ırklara karşı duydukları kin ve nefret, onlardan üstün olduklarını düşünmelerinden değil, tam tersine güvensizlik ve güçsüzlüklerinden kaynaklanır”ını irdeleme zahmetineyse katlanmıyorlar.

Dünya kafalarındaki dünya da değilken, AB karşıtlığını, milliyetçiliği, cahilliklerini, öfkelerini, kabalıklarını, seviyesizliklerini açığa çıkaran linçleri besleyerek, destekleyerek sanıyorlar ki, gelişimi, ilerlemeyi durduracaklar. Ellerin yüzü hürmetine değiştirilen yasalarla sağlanan kısmi özgürlük ortamında, takiyeyle suçlanan Başbakan “Kürt sorunu demokratik çerçevede çözülecek” derken, sosyal demokrat partinin Meclisteki Lideri bunu “ terörle flört” olarak adlandırıyor.

Evrensel ilkelerin; barışın, halkların kardeşliğinin, değişimin dönüşümün dünyada öncülüğünü yapan ve ülkede yapması beklenen sosyal demokratlar, koyu devletçi statükoculuğa bürünerek, hızla marjinalleşiyorlar. Kitlelerden kopuşları, içe kapanıklık, örgütlerini baskı altına alarak, demokratik yapılanmadan vazgeçmelerinin, farklılıklara, çok sesliliğe izin vermemelerinin, yeni açılımlara karşı çıkışın, ideoloji eksikliğinin, siyaset yaptıkları arkadaş gruplarının partilerinde egemenliğini de beraberinde getiriyordu. Varolan yapının sorunlarına, AB’ne karşı strateji, alternatif geliştiremediklerinden, medet umdukları krizin çıkmasına yardım etmeye çabalayarak, bir yerlere işaret vererek bekliyorlar.

Kürt sorununu konuşmalarında dillendirenler, seçimlerde işbirliği yapanlarsa, birliktelik sonucunda malum çevrelerce dışlandıklarından, çözüm için sivil arayışa gitmekten, birilerini ürkütmemek uğruna susuyorlar. Günübirlik kazanç peşinde koşarken, doğru tavrın başlangıçta tepkiyle karşılanabileceğini, sürecin “ haklılığımız ispatlandıyı” getireceğini görmek istemiyorlar.

Halk, bu kargaşada, yol ayırımında, ne olur ne olmazı elden bırakmayarak, her an saf değiştirmeye hazır, “hakkettiğinizden değil AB istiyor diye yasaları meclise sevk ediyoruzu” varlıklarının öneminin yadsınmasını, yapılanları, tedirginlikle seyrederken “ bu güne kadar yapmadınız, yapsaydınızın” hesabını sormuyor, anketleriyse AB’ne girilsin diye yanıtlıyor.


Verdikleri yanıtla, aslında ; akan ömürlerinde, alkışladıklarının, gelip giden iktidarların, yaşam standartlarını yükseltmemesine, insanca davranılmamasına, istismara, işsizliğe, vatanın onların, görevinse hep kendilerine düşmesine, derin vurmanın, vurdurmanın dehşetine karşı çıkıyorlar.


Lorina Dila , doğduğun ülkede, elleri tutmaktansa, kolayı, zincirlemeyi seçenler, “cesaretin ölçüsünün ölmek değil, yaşamak olduğunu” düşünmüyorlar.Kendileri dışında kim varsa hedef göstererek, bunca yıl, “kederde, kıvançta, refahta” ortak ruhu, aklı yaratmadıklarını, “bendensin, değilsini” kışkırttıklarını, herkesin kendi diyarında kendi ölüsüne ağladığı, “sözdelikten” asilliğe terfi ettirmekten kaçındıkları vatandaşlarının aynı kaderi paylaşmalarının sorumlusu olduklarını, korkutarak, tartıştırmayarak, yasaklayarak saklayabileceklerini umuyorlar.

Oysa, bir bilsen, Ülkede sorgulanmayan, sorgulatılmayan şeyler için, ne çok insan ölmüştü. Büyüdüğünde, belki sen anlarsın, oğullarının ölüm haberini alan annelerin, babaların gözyaşlarının, parçalanmış, lime lime edilmiş hayatların, “niye” , kimselerin yüreklerini dağlatmadığını. Sen anlarsın, yanıtları öğrenmişken soruların değiştiği millenyum çağında, gerçeğin inkarının “neden” zaferle karşılandığını.

Lorina Dila, bilmiyorum baban adını nüfusa kaydettirebildi mi ? Bildiğim, geçmiş günahların gölgesinin uzunluğunda, sanılanın, denilenin ve yazılanların aksine “en büyük hata yapılmış hatadan dönmemekti” tarihse ders alacaklar olmadığından tekerrür ediyordu.

Gülsen FEROĞLU
23.09.2005

You may also like

Yorum Bırak