Hala Kalbim de Sızıdır

Gülsen Feroğlu

Geçmişinizden, bir saniye öncenizden, bazen tüm çabanıza rağmen, geçmeyeninizden, keşkeksiz kabullenmenizin zorluğunda, barışmanız gereken, bugününüzün sorumlusundan, sarı gül dokunuşunda, ayrılabilir mi, insan ?

Geçmişte, her devletin bağımsızlık savaşları, ordu larının kuruculuğu, Danton’ları, Robespierre’leri, olmuştur ya, zirve de, zaferin, gücünün, hazzında ki, dokunulmazlığında, o, nasıl da gemlenemez bir duygu, yazgı çizmenin cezb edişidir ki, başlangıcını belirleyip, tarihi yazdırdığında, öncen de, sıfır bulunmadığından, referans aldığınla, referans alınacağı yaratacaksındır.

İtelediğin, önce de, şeriat, meşrutiyet, cihad, fetih, lale devri, ‘kelle isteriz’li öldürtme, çeteleşme, istibdat, ayaklanma, teknolojiyi günah sayma, “selam verdim, rüşvet değil diye almadılar ” yakınması, ‘yiyen de, ortağa’ çıkmışlığın ……. vardır.

En büyük kozun, kıt kaynakların dağıtılmasına, paylaştırılmasına karar vermende, ‘bir yaratıcı, mutlaka ihtiyaç duyduğu şeyi yaratandır’la, üstlendiğin misyonda, feodalizmden, kapitalizme geçişin ilk adımı, değişimi yüklenen burjuvaziyi, evrensel özelliklerini atlayarak oluştururken, Allahın gölgesini devlete, zatı şahaneyi babaya endeksleyip, sevdiğini ödüllendiren, eleştirme gafletindekini cezalandıransındır.

“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler , dervişler, müritler , meczuplar memleketi olamaz”ın da , yeni müritler, tapacaklar, doğuracaksındır.

Çünkü, müritlik; itaati, çileye katlanmayı, inisiyatifsizliğin sualsizliğinde, kolayca, yönetmeyi getirecektir. Ve, reddedilse de, devlet, yasalar, yargı, onu yapanların aynasıdır, vatandaşlarından, ne daha iyi, ne de daha kötüdür.

İmage maker’lığın da, Pavlov’un deneyine ihtiyacın yoktur, deneyimlerinden bilirsin, şartlı refleksin koşulu; ortadan kaldırmayacağın, yoksulluk, baskıdır.

Tekliğe yanalığın da, ‘ ok, nedir ki, hedef olmadan’la, şartlanmayı; herkes, askerdir mantığının, hiyerarşik yapılanmasın da, her yeri kışlaya döndürüp, istihbarat ağlarıyla donatarak, aşırı doz kullanımında, her gün, bağlılık yeminini, emir kiplerin; korkma, ‘öğün, çalış, güven’, ‘dünyaya, bedelsin’i, tekrarlatmakla, başaracaksındır.

Tebaan, güvende ki güvencesizliğinde, çalışkanlığından, zekiliğinden, tereddüde düşecek, ardındaki gizden, korkma da, korkacaktır.

Hayatlarını sürdürmeleri için, işe, aşa, dolayısıyla, ekonomin hakimine gereksinmelerinde, yerinize düşünür, görür, konuşurum, o zaman bendensin’le, ‘itaat, et’i ister, karşılığında, yetenek, beceri, kapasite gerektirmeden işe alır, kurum üstüne kurum kurar, mevki, makam dağıtır, yasayla dokunulmazlık sunarak, username; vatan da, sana hizmeti, en kazançlı mesleksiz meslekliğinde, kısa yol, bedavadan yaşam, kredi, servet, getirisiyle örtüştürürsün.

Huzursuzluğunun, sorunlarının faili, ihtilaflı ruh halinin kuşkuculuğunda, iç, dış düşman paranoyasında, daimi gerilimini, hiddetini, sonsuzluğa intikal travman, irtica ve bölünme gerekçelendirerek , benden, senden, ondansın ayrıştırmasında, müttefik sayacaklarını kollayarak, etnik, mezhepsel ayrılıkları, bir araya gelmelerini önleyecek, onarılmaz yaralar; katliam, yakma, öldürme, nefretle derinleştirip, tebaanı da beraberinde sürükleyeceksindir ki, çarpıklıkların, kanunlarla sıkılaştırdığın siyasi, idari otoriten, tartışmasız, kabullenilsin.

Geçmişinde de, kurşun atana, yiyene, planlayana, tetikçiye, asana, astırtana, yargılayana, vurguncuya, yönetici, bakan, milletvekili, parti başkanlığıyla prestij sağladığından, hırsızlar, katillerle gurur duyduracak, onur ve ahlakı da, bayağılaştıracaktın.

Çizgi dışındakilerden, darbelerinle uysallaştırıp, olanaklarını kullandırarak, yanına aldıklarına, hışmını, yaptıklarını, aklatacak, bağlantılı muhaliflerinse, fırsat yakaladıklarında, ‘elin oğlu, akıllıymış’la, ganimet avında, şikayetlendiğiyle, bütünleşecekti.

Kurduğun kurumların hepsinde, aynı mantaliteyi, hakim kıldığından, yaptırdıkların, göz yumduğun illegallikler, tesadüfen legalleştiğinde, yaşananlar, gücünü sarsacak düzeye tırmanınca, provokasyonlarını erkan koruyucun derinin ardına saklayıp, tebaanı da, psikolojik hareket, ‘bana değil, rejime hücumdur’la ikna ederek, hedefini yenileyecektin.

Artık, resmi hizmete mahsus, birbirinin kopyası, o masalı, bir filmi on kere, izleme de tekrarı, kahramanlarını taklidi, ilgili makama arzı, sevdirdiklerin, ‘sendenim’i kanıtlamaları için, yarıştırdıkların, özelleştirmeyeceğin kişiliklerine, yenilirken, on line sistemde, görev tamamlandı’yı duyana kadar, hatta ve bekliyor olacaklardır.

O yüzden, şaşırmayacaktın, hukuka saldırıyı lanetlerken, demokrasinin sadık bileşeni laikliği benimseyenlerin, yaşam biçimi göstergesi soğukkanlı, medeni davranış yerine, darbe özleminde, dayatmacılıkla suçladıklarıyla, aynılıklarında, o anda, kısasa kısasla, hasmını parçalayacak galeyanlarına.

Bu kaçıncıdır ki, öldürülenin naaşı önünde, yine, ölümü a van tajlama gayretinde, eskiye dair her şeyi yanlarında taşıyanlar, katilin diğerinden, çıkmasını dileyecek gaddarlıklarındayken, danışma ve yardımcı birimin, medya da; ülkelerin, diğer ülkelerle ilgili planlarının varlığını, ‘kırmızı, çizgileri’ görmezden gelenlere, her olayı yamayacağın, akıl almaz komplo teorilerini, ‘bu iş, bu kadar kolay mı’yı, yazdırarak, onlarca bilgi akışında, gerçeği zehirleyip, kirleterek, saptırtacaktın.

ysa, erk, rant, kavganda, desteğinle izlerini kaybettireceğin, islamcı fanatiği, stratejinde kullanma, açık gözlülüğünde ki, şeref madalyalılarının, %12′ lere varan işsizlikte , 100 YTL’ye ‘vatan adına’ cinayet işletebileceklerinin, düşman varsaydığından çelmeleyip rütbelendirdiklerinin, çeteciliğinde, bu iş, hep, yaptığın gibi, işte, bu kadar kolaydı.

Tebaanı sayesinde, yönlendirdiğin medya, ciddiye alınmayacak, default-hazır gelen, dimağın dağınıklığı, ‘Suudi Arabistan’a, gitsinler’le, yüzüncü kez çözülmüş şifrenle, gündem belirleyip, o gündemi, tirajı 40 binin üzerindeki 17 gazetede, 408 köşe yazarına, televizyon kanalları da dahil, yorumlatacak, ertesi gün, birbirlerinin yorumlarını, yorumlayacak, mutlu azınlık, son tahlilde, sivilleşmediğinden tebaası da sivilleşmeyecek, hizmet vermesi gereken gücün, hizmet alanları prangalamasına, hırpalamasına, katkıyı esirgemeyecekti.

İflasında “bir ara bütün kamu ihaleleri medya şirketlerine dağıtılır oldu.

Elektrik dağıtım ihaleleri, başka ihaleler..”le medyanın etikliğini sergileyecek, iş adamıysa, yalnızca, bilinen embeddedliklerinin, kaynağını, açıklamış olacaktı. “6 Kasım 1947, Tanin ; İrtica yılanı uyanıyor, Türk Milli Talebe Birliği beyannamesi: tehlike var, irticai neşriyatta bulunan gazete ve dergileri tel’in ediyor.

Bir müddetten beri, muhtelif gazete ve dergilerde bütün inkılaplarımızı ve ileri hamlelerimizi, zemmedici mahiyette neşriyata tesadüf edilmektedir.” “11 Kasım 1947, Tanin; Başbakan Hasan SAKA’nın demeci; anti demokratik kanunlar diye bir şey yoktur“ la, bugünün manşetlerini kıyasladığınızda, bir ülke, zamana, değişime ancak ve ancak, yaratılan unutkan belekli toplumla, direniri bulacaksınızdır.

Eğer, geçmiş unutturulmasaydı, ‘uzmanlar artık düşünemezler, çünkü, uzman olmuşlardır’ın albenisinde 18 yaşında olanlar, 40’lı yaşlarındayken, günahları, ihlalleri, soygunları tek tuşla, deletelenip, yok edilen, 70, 80 yaşına ulaşan politbüro üyeleriyle, üniformalarına baş eğilenlerin, unvanlarının önünde ‘eski……’ yazanların, büyük devlet adamlığında, vazgeçilmezlikleri, savunulur muydu ?

Soytarısızlığın, dalkavuksuzluğun, tatsızlığında ki emekliliklerinde dahi, vatanın peşini bırakmayacak, hırsları, görüşleri, geçmişi nasıl belirlemişse, gelecek de, ‘öyledir’i düşünmenizi engellemek için, unutma da, kendilerini, unutturacaklardı.

Ve, tarihle yüzleşmenin, içinde olduğunuzdan, kendinizle de yüzleşmenin, korkusun da, bu cennet, bu cehennemde, istenen kavram kargaşasında, ‘ulemaya, sormalı’ söylemi, gerçek niyeti gizleyen ‘reaksiyonlar, devam etmeli’yle, aynı yola çıkıyorsa, yıllardır adınıza karar veren, akıl dağıtan, konuşanların izinde; unutturmak aslında, geçmişten, utanmak değil midir ?

Bilim adamları, hayatın kitabı olarak adlandırılan kromozom-1 çözdüler, haberi arasında, hani, artık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hani geçmiş, hâlâ, kalbiniz de sızıdır ya, keşke, öldürülenlerin, mezar taşlarına; daima, daima hatırlayınızı, yazacak, ‘hepimiz, yeniden doğmalıyız, bir daha ve bir dahayı’ görecek, cesaretimiz olabilseydi.

Şimdiyse, yaşananlarda ki, pay sahipliğinde, ‘güneş herkes için, parıldar’la tebaalığa, dayatılana itiraz, özgürlüğe, demokrasiye, laikliğe, kavuşma umudu varken, siz bilirsiniz.

Gülsen FEROĞLU
27.05.2006

You may also like

Yorum Bırak