RABBİM, BAŞTA CHP’LİLER HERKESE, MERAL MOMMY BAHTI NASİP EYLESİN

Gülsen Feroğlu

Eskiden, böyle albenili saksılar yoktu, üzerinde Vita, Tat , Dost yazılı teneke kutulara, yoğurt kaplarına, yıpranmış çaydanlıklara dikmek için menekşe, ortanca, cam güzeli, küpe çiçeği fideleri alınırdı komşudan.Şimdinin, hediye götürüldüğünden her evde bulunan, sosyal medya da pencere önü fotoğraflanıp “açtılar” müjdesi verilen, orkidelerine inat, vazgeçilmemiş menekşeleri, komodin üzerindeki resimleri, dolaptaki kavanozları yerinde görmeyince; her alanda kökleşmiş sabitliğin dışavurumu ‘kim değiştirdi bunların yerini? Sakın ! ’ hırçınlığına ‘ azıcık değişiklikten zarar gelmez, burada daha güzel durmadı mı? ‘ yergisini, elinin tersiyle iteleyen, kurulana–kurduğuna, diktelenene, gelenekselleştirilene alıştırılan bünyenin; yanlışlığını bile bile ‘ ne gereği var ki, şimdi, uğraş dur bir sürü şeyle, aynı kalsa daha iyiydi’ saplantılı bir dirençle, mevcutla devamda ısrarı, ‘hayatı, ülkeyi, her şeyi mahvediyor‘ gerçeğini, ötelemekten başka bir işe de yaramıyor, değil mi?

Yine de, ardından burukluk… boşluk…keder bıraktığından değişimle gelen her bitiş…her ayrılış, insanı hüzünlendiriyor da; hala çekmecede öyle boynu bükük görünce, iç sızlatan tuşlu cep telefondan, android’e geçince, sevgiliden ayrılmışçasına hissedilen üzüntü bile, öyle telaffuz edildiği kadar sıradan olmadığı gibi, beraberinde pek çok ayrıntıya, yeni bilgilere, kurallara –yer sofrasından masada yemeğe geçişteki gibi – davranışlara da yol açtığından, hemen olması bir yana, karşı mahalleye düşmanlığının, ötekileştirmesinin de itirafı ‘kime oy vereyim, onlara mı? ne olursa olsun, benim partim, liderim, ölene kadar..’ öykünmeli; lidere, partiye, örgüte, cemaate öğretilmiş biatı kabullenmiş, Ayetleri, hadisleriyle yaşanacak güzelliklere, coşkulara, sevdalara kastetmiş dinin de etkisiyle, akılcılıktan uzaklaşmış, Ortadoğu bireylerinin adapte de zorlandıkları, keşke ifade etmeye çalıştığını başka bir sözcükten yardım almayıp, tek başına açıklayan “bitti” kadar “değişim” de bir nihailik… kesinlik arz edebilseydi.

Ama ve maalesef, üç kişiyle birlikte Jeff Bezos’un, onbir dakika da uzaya gidip, döndüğü ultra post modern bu çağda; 1965 tarihinde Kırıkkale maçına giden Diyarbakırsporlu oyuncuların “Kürtler dışarı” sloganlarıyla karşılanmasından ellisekiz (58) yıl sonra, 5 Mart 2023 tarihinde oynanan Bursaspor,Diyarbakır maçında, tribünlerde faili meçhul cinayet tetikçisi “Yeşil”in, “Beyaz Toros” un resmedildiği pankartlar açılıp, “PKK (Kürtler) dışarı” sloganları yeri göğü inlettiğinde, sanki zaman hep aynı yılda, yerde kalmış…hiç bir şey de değişmemişcesine, aynı arkaik zihniyetin “ân”da tekerrürüne, “şaka değil mi? bu olanlar” isyanının boşunalığını;

şehir, ev, eşya, çevre, iş yenilendiğinde, sokak, market, park , ofis, eşya…, …, ve kişilerin değişmesiyle, anında fark edilen gibi toplumda, devlette, mevcut nizamda aynı hızla karşılık bulamayan, A’dan Z’ye her şeyi farklı kılacağına inançla büyüleyen değişimin, bazen mevcut yapıyı daha da geriletebileceğini de kanıtlayan; kirli derin devlet, mafya, siyaset ilişkilerini ortaya döktüren “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” kampanyasının kaynağı, 3 Kasım 1996 tarihli Susurluk Kazası;

ne hikmetse icadına ufak bir katkı sunmadıkları, teknolojik gelişmelerin ürünü; son model elektrikli arabalara, cep telefonlarına, bilgisayarlara, uydulara, dronlara ; büyük bir iştahla konan, lakin iş bireye, haklarına, özgürlüğüne, iradesine, arzusuna dayandığında, despotizmin, kleptokrasinin, nepotizmin “kralına” tamah eden ataerkil Ortadoğu coğrafyasına, 2010 yılında demokrasi getireceğine inanılan Yasemin Devrimi, Arap Baharı; 16 Temmuz 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”la yasal çerçeveye kavuşturulan Çözüm Süreci ya da Kürt Açılımı sonrası, gelişmeleridir.

Hatırlayın, çok değil 18 yıl önce, modernitenin ilkelerinden etnik bir kimliğin, ana dilini kullanma, eşit yurttaşlık taleplerini, kindarlığa sığdırıp her kesime eşit mesafede durması beklenen devletin, yetki ve olanaklarının tümünü ve kötülükleri ve zalimlikleri –yasak, hapis, işkence, sürgün, köy , orman yakma, köylüye b.k yedirme – kullanarak, bile ve isteye ötekileştirdiğinin katlini vacipleyen, tek tipçi, faşist ideolojilerinin zenginleşmelerini de sağladığı siyasilerin, sivil, askeri bürokratların kamuflajı “devlet, vatan, millet, din için her şey mubah” mottosuna vurdukları “amaçları ülkeyi bölmek bunlar vatan haini, terörist, katiller” kaşesiyle meşrulaştırdıkları, otuz yıla yakın süren iç savaşta…çatışmada, birbirlerini öldüren on binlerce Türk, Kürt gencinin bağıra basılması için, meğer bütün memleket, bir liderin –2005 yılında Erdoğan’ın Diyarbakır’ da –ağzından ”Kürt sorunu… benim sorunumdur” cümlesinin dökülmesini, beklemiyor muymuş?

Amanda… aman, hemen o anda…o “en iyi Kürt, ölü Kürt’tür” “mit”inin savunucusu vicdansız, taş kalpli faşist ruhların ‘ne yapsalardı canım…dağa çıkmaktan başka çare mi bıraktılar’ bilgeliğinde, sevgi pıtırcığına dönüşmesinin, anlı, şanlı kanaat önderleri, STK başkanları, yazar ve çizerlerin; medya patronlarının “Akil Adam” seçilme canhıraşlığının, yıllardır karşı çıkılan –Kürt realitesi, damarlarda akan bütün kanların asilliği, Türkiye Türkiyelilerindir– hakikatinin, itibar edinmesinin üstüne kaymaklı kadayıf; faili meçhul cinayetler organizatörü Mehmet Ağar ‘dan 8 Ekim 2006 tarihinde “gerekirse af da….Dağda gezeceklerine, düz ovaya inip siyaset yapsınlar ” da duyulunca ;

‘eyyy Yüce Rabbim, meğer her kesim, herkes barış, kardeşlik , demokrasi aşağıymış da haberimiz yokmuş, sorunun çözümü… bu kadar kolaydı da, niye Türk, Kürt binlerce insan, onlarca Mazlum Akay (11), Umut Furkan (7), Ceylan Önkol (14) hayatından edildi’ repliğini sildirten ‘artık, sonuca bakmak lazım, “dağlarına bahar geldi ya memleketin, yarın…” iyimserliğine ihtiyatla yaklaşıp, geçmişin vahşetkar, karanlık izdüşümünün gölgesinde, her şeyin bu kadar pürüzsüz, yolunda ilerlemesinin içinde bit yenikliği arayanları, saha dışına atacak “ önceki gün Habur’dan Türkiye’ye giriş yapan 34 kişiyi…Diyarbakır’da binlerce kişi karşıladı” manşeti, yayımlanan 63 kişilik “Akil İnsan” listesi, Türkiye ile PKK arasında arabuluculuk yaptığı söylenen “balıkçı” lakaplı zatın da katılımıyla, devlet, siyaset ve medya arasında sağlanmış “çözüm; demokrasi, özgürlük” konsensüsü ardından; Kürt Açılımını, taraflarının manevralarıyla, başladığı gibi aniden bitiren olaylar;

AKP’nin tek başına iktidarını son veren 7 Haziran 2015 genel seçimi, 20 Temmuz 2015 ‘de 33 kişinin öldürüldüğü Suruç katliamından iki gün sonra, 22 Temmuz Ceylanpınar’da evlerinde başından vurularak öldürülen iki polis, BM İnsan Hakları Komisyonu Raporunda “Temmuz 2015 ile Aralık 2016 tarihlerinde 800 güvenlik görevlisinin de bulunduğu 2 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği, ciddi insan hakları ihlallerinin görüldüğü hendek, barikat çatışmaları, “savaşa hayır” için toplanmış 104 barışseverin, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garında katlinden 20 gün sonra yapılan, AKP ‘yi yeniden iktidara getiren 1 Kasım 2015 genel seçimi sonrası;

memlekette on yıla (2005-2015) tekabül etmiş barış, demokrasi, yüzleşme, kardeşlik dalgasında “delet”lenmeden geri dönüşüm kutusunda bekletildiği anlaşılan “devlet düşmanı, terörist, vatan haini, …, bebek katili, .., …’lı yavşaklar. …, .” ın geri yüklenmesiyle, eskisine rahmet okutan; herkesin– futbolcusundan, Influencerlarına, esnafına, siyasetçisine kadar– göz önünde, herkesi yolduğu, çapına göre tefecilik yaptığı, kara para akladığı, “rüşvet aldı, torpil yaptı” diye birbirini ihbar eyleyen yargı mensuplarının, üstün kılma uğruna kurumları savaştırırken, hukuksuzluğun, gelir adaletsizliğinin tavan yaptığı, tek adamcı, “diktatoryal demokrasi “ rejimine yol alınırken; başlaması gibi bitirilmesinin zihni kurcalamamasına da şaşırılmayan Çözüm Sürecinin o sevgi pıtırcığı…gönül kelebeği milyonları, (hala STK başkanı olan) Akil İnsanları nereye kayboldular…neden “lal”laştıar ? ‘ meraksızlığı niye ve neden miydi ?

Farkında mısınız? aslında başta – aidatın ödenmediği, görevlisinin kişisel işlerde kullanıldığı, apartman gibi ufacıcık bir yerde bile olsa– yöneticilik yapan, emir verenler, kimseler; konumunu kaptıracağı, yetkilerini ve rantını paylaşacağı bir gelişime “evet” demediği gibi, baltalayacakları değişimden yana gözükme kurnazlığına da yatıyorlar. Sözde ve güya değişim gerçekleşti numarası çekilen CHP’de, yaşanan da.. olan da bu, aynı şey.

31 Mart 2024 yerel seçiminde belediye başkanı, meclis üyeliği aday adaylığı için başvuranlar, kendilerini atayacak; örgütte ön seçimi ağza almayıp, partilisinin aday gösterilme hakkını – ittifak kuracağı partilere yer açma bahanesiyle eşlerini, dostlarını, akrabalarını, sevgililerini aday gösterecekleri– fermuar sistemi, tamamen “duygusal” , subjektif ve göz boyayıcı anket, mülakat, temayül yoklamasıyla gasp eden; Oligarklarla, aralarını bozmak istemeyip, YSK’ya gönderilecek aday listelerinde yer alıp, almadıklarını öğrenecekleri güne kadar, sessizliğe gömüldüklerinden, iş başa düştü, biz soralım; SAHİ, ne oldu? Türkiyelilerin gözlerinin içine baka , baka verilen; namus, şeref sözü “ CHP Tüzük Kurultayının…ön seçim teminatının” akıbeti !

Karanfil sokakta, işporta tezgahında, onca ıvır zıvır arasında cep aynası ararken “yılbaşı biletleri, 400 milyon..çeyrek .” umut çığırtkanlarına kapılıp, en az bir hafta “ahhh bi çıksa, şunu alır, böyle gezerim, şöyle yerim” hayalleri kurduran, bir Türkiye ritüeli “milli piyango” biletlerine eller uzanırken ‘Rabbim, bana da Meral Mommy, şansını ihsan eylesin’ duasına ‘niye şaşırdınız? Bakanlık yaptığı dönem dahil, hiç bir konuda hesap vermediği gibi hep kazançlı çıkan, pazarlıkçı siyasetinin gereği, “istemiyorum” diye bas bas bağırmasına rağmen “ittifak yapacaksın”la yakasını tutmuş, bırakmayan CHP’li Oligarkların, aynı kulvarda, dokusunun uyuştuğu sol, sosyal demokrat partilere göstermedikleri bir teveccühle, hep de en kötü durumdayken yardımına koşup, uzattıkları ‘kurtarıcı eli’ sayesinde, kol kıpırdatmadan, sadık partilisini milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi seçtirmekle kalmayıp, belediyelerde makam sahibi yapıp, ihale aldıran – kendisini vazgeçilmez kılanın ne olduğunu anlayamadığımız– Meral Mommy’nin şansını, gel de kıskanma.

Hep de “ısmarlama” anket yaptırıldığından oy oranı, yüzdesi muğlak İYİ Parti olmadan seçim kazanılmaz intibasıyla, yüzyıllık CHP’yi güçsüzleştirip, saygınlığını hançerlemek, kimsenin haddi olmamalıydı’ serzenişine ‘ ülkedeki bütün partilerin…liderlerin şansı, sorgulamayan…biatçı kitlenin varlığı’ itirazındayken ‘çıksa, çantamı omzuma atıp, önce evi sonra ülkeyi terk edeceğim ‘ sesi… “yeryüzündesin, bunun bir tedavisi yok” mu demişti, Samuel Beckett?

9.12.2023
Rukiye-Gülsen FEROĞLU

You may also like