Yaşasın Burjuvazinin Özgürlüğü

Gülsen Feroğlu

Katlanmak zorunda olduğunuz dört duvar, çalan telefon, hazırlanacak dokümanlar, e-postanızda yeni iletiler varken, sonsuza kadar rendelemekten kurtulamayacak parmesan peynirin, kaderini paylaşmadan, 7. ve 9. Cumhurbaşkanlarının, kendileri ve yandaşları dışında, kimsenin hayatına bir şey katmayan, büyük devlet adamlığı hatıratlarını okumadan, Pinochet’yi anımsatan görüntüsünü, ‘ben, olduğum sürece…’yle pekiştirenin tehdidi iliklerinizi dondurmadan, idamın boşluğunu doldurdukları linçleri, Pınar’ı, Hülya’yı seyretmeden, hafif rüzgar esintisinde, iyisi mi, bir hamakta, “inanç da, sevgi de, aklın yolunu izlemez” romanının, elinizden kaydığını bile fark edemeden, uyuyakalıp, uçuk hayallere dalmanız, imkansızdır.

Biraz kazanıp, epeyce kaybedeceğiniz, az şey istediğiniz hayatta, tek istediğim, sakin bir gündü, ………, bunu da mı çok gördün, ey! Allahım, kırılganlığında, o az şeylere kavuşamamaktansa, ufku genişletip, bir gün olursa şaşırtacak, lakin, sorunları çözecek ‘devlet dediğin, vatandaşlarının yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflemeli, dini, ırkı olmamalı , düşmanım var diyor, buna inanıyorsa, önce, niye diye sormalı’yla, imkansızı istemeyi, tercih edeceksinizdir.

Yaşamdan beklentileriniz, konumunuza, ruh halinize, yaşınıza, gelirinize göre değişirken, belki de, gerçekleştiremeyeceğinizden, en acıtan gerçek olacak, imkansızı istemekle, yaşa denilerek sunulan; kullanma, kullanılma kılavuzuna, meydan okuyacaksınızdır.

İmkansızlığını bilseniz de, birazcık huzurun kime ne zararı var’la, bu dünyaya şahit olup ta delirmeden, takvimleri anmalarla dolu mevsimlerin, hüznü de, yanında taşımasının sorumlularının, yargılanmasını görebilmek için, elden gelen, gelmeyen, her şeyi yapacaksınızdır.

Ama, gel gör ki, yaşadığınız ülkede, ‘keşke, ama nerede’yle, en basit şeyler, toplantıların saatinde başlaması, çukursuz yollar, hormonsuz gıdayla beslenmek, demokrasiden, insan haklarından yana, açık yüreklilikle “ilk 1 milyon Doları nasıl kazandığımı sormayacaksınız, ben, geri kalan 49 milyon Doları nasıl kazandığımı açıklarım” diyebilen, burjuvaziyle karşılaşmakta, imkansızı istemektir.

Sizin için imkansızı, zenginliği, toplumsal barışı, bazı ülkelerin, niye yakaladıklarının muhasebesini yaptığınızdaysa; ayrıcalıklarını, gökyüzünü parselleyerek, beyinleri formatlayıp, ‘bu gök, deniz,..’la bezesellerde, savaşı terörle mücadele diyerek yeniden adlandırmak, nasıl savaşı, vahşetini silememişse, ne yazarlarsa yazsınlar, ne söylerlerse söylesinler, olmayan saydamlık, dürüstlük değerleriyle övünseler de, yazmaktan, söylemekten, öteye gidilmediğinin kanıtı, oyunu bozan kibirli gerçeği, karşınızda bulacaksınızdır.

Dünyaya bedelliğin izdüşümü, bilimsel, düşünsel hiçbir buluşa, izm’e, imza atmamış, 1700’lerde eğitiminin bilimselliğini savunan Voltaire , “siyaset ve ahlakı birbirinden ayıranlar, ikisinden de bir şey anlamazları” yazan Rousseau, bu öncülerden etkilenerek, kuramlarını geliştiren Kant, Hegel, Marx , Newton, Einstein, Bach, ….,’a, sınıfının değişimci, öncü özelliğini barındıran burjuvaziye, olmazı işçi sınıfına, sahip olamamışlardır.

Geçmişlerinde, evren, devrimle sarsılırken, III . Selim devrinin Reis-ül Hüttap’ı Atıf Efendi de, ‘Voltaire ve Rousseau adıyla tanınan ve ün kazanan dinsizler ve benzeri materyalistler -üzerlerimizden eksik olsunlar- (ki, hep eksik olacaklardı) tertemiz peygamber hazretlerine küfredici, hükümdarları yerici ve bütün dinleri ortadan kaldırıcı, eşitlik ve cumhuriyeti överek, güzel gösterici bir takım yapıtlar yazmışlardır.

Bunun sonucu dinsizlik, kokuşmuşluk, beyin damarlarına frengi gibi bulaşarak, inançları bozmuştur’la, istemezuku, yaşadıklarını, Allahın lütfü kabullenenlerin varlığının, rahatlığında yazmış olmalıydı.

Dinin etkisinde, her şeyin günah, şeytanın işi sayılacağı, terfi-i temayunun , ilim irfanla değil, iltimas, akçe, entrikayla sağlanacağı koşullarda , aydınlanma, eşitlik, sanayileşme,…, kavramlarıyla, ‘Orient’in, zamanın durduğu yerin’, tanışmasıysa olanaksızdır.

Teknolojiyle, savaş alanında karşılaşıp, kullananlarsa, mutlak güçlerinin, etkinlik ve yetkinliklerinin, sürekliliğinin tartışmasız nedeni, s ilahlı güçleriyle, savaş sonrası, burjuvazinin, kurumların, kent kültürünün, yapımcılığını üstlenerek, t abularla yönetilen tebaayı, değiştiriyor ama, aynı bırakıyorum’la halk, yeni tabuyu da, ‘her şey, devlet için’ yapacaklardı.

Tarihin, olguların, zihniyetlerini destekleyen yönlerini alıp, özgünlüğünü, intihal ve taklitle çarpıtacaklar, aklın yerine, yoksunluğun tesellisi kurnazlığı, fırsatçılığı koyarak, bireyle yaşamı arasında işlev görecek devletçiliği, kapitalizmle bütünleştirip, özgürlüğün celladına çevireceklerdi.

Üretim araçları üzerindeki mülkiyeti ve kapatması bürokrasiyle, piyasaya en büyük işveren olarak hakimlikte, koşulsuzca mutlak sadakat talep eden mutlak güç, dizaynlamanın, hizaya sokmanın görkemini kaybetme korkusunda, istediği kadar özgürlüğe izin verip, verdiğini, yaratacağı kaosla, istediği anda geri alacak, düşüncenin üzerinden çektiği peçeyle, çağa göre değiştireceği, 141-142, 301’i örtüp , adaleti de mülk sahibinin, temeli sayacağından, her hak isteyişi, devlete karşı algılayacaktı.

Partisi, yazarı, çizeriyle, toplumu yönlendirirken, geçmişten radikal kopuşu, dünyada yalnızca, kendisi gerçekleştirmişçesine, dile pelesenk, ‘kurtardım, kurdum, olmazsam, olmazdın’la, yok etmenin, yaratmaktan daha kolay eylem olduğunu hatırlatarak, ‘borçlusun’un faturasını, pasifizeyle tahsil edecekti.

Orijinalinin aksine, bağnazlığa, baskılara direnmenin bedelini ödemeden, servet edindirileceklerden oluşturulan, aldante kıvamlı, taşralı burjuvazi de, özgürlüğünü, ‘ben bilmem, beyim bilir’le, varlığının idamesi materyallerin başındaki mutlak güce ipotekleyip, peşinden sürüklenecekti.

Bürokrasinin burjuvaziye, burjuvazinin de, bürokrasiye doyamadığı sistemde, ahlak da, yolsuzluk ve rüşvetle, çöpe atılacaktı.

Yatırım yapmadan, ikinci el defolu mallarını alacaklarla, devletin hazinesinden geçinen, miskin burjuvazi, ‘estağfurullah paşam’a kilitlenecek, giyim, kuşam, marka, gösterişle kültürsüzlüğünü kapatıp, çiğ köfteyi, viskiyle buluşturma meşguliyetinde, kurşun döktürüp, devirleri atladığından, sınıfının gelişiminin ardında kalacaktı. ‘Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yoktur’a inat, vesayet altındaki haki demokrasininbitirilmeyecek hikayesinde, trampeti de çalacağından, farklığından, düşüncesinden dolayı, vatandaşın gözetlenmediği, kurumların görev tanımlarının dışına çıkamayacağı, burjuva demokrasisi için, kolunu dahi kıpırdatmayacaktı.

Uzuvlarının yerine oturması engellendiğinden, aynı sorunlar etrafında dönüp duran sistemin, unsurları, rüştünü ispatlayamayınca, karşıtta, değiştirmektense, ‘kuvvet kimdeyse, o hakimdir’le, mutlak güce, yakınlıkta kollanmayı, imkanları paylaşmayı rotalayacaktı.

Öylesine ki, emperyalizme karşı mücadele edenler, ideolojilerine ters düşme pahasına, ‘ işçi, gençlik, ordu , elele’yle, stratejik felaketlerini planlayabilecek, vahimi, yoldaşları asılsın diye parmak kaldıranları, demokratlıkla taltif edip, tepelere taşıyabileceklerdi.

Üç darbenin karşılığını, ilk defa, tezkereyle alamayan emperyalin hiddetinden açıklayacağı ‘askeri ve ekonomik yardımlarımızla, komünizmden, ülkenizi kurtardık’sa, bağımsızlıktan dem vuran, düşmanlarını işbirliğiyle suçlayan mutlak gücün, muhafazalı yaşamında, ayrımına varamadığı, kaynağını güçsüzlükten alan bir gücün, mutlaka dayanacağı, diğer gücün desteğini çektiğinde sonlanacağı kuralını, öğrendiğinde, yaşayacağı paradoksta, sözlerinin havada uçuştuğu, an olacaktı.

Ömrünüzü geçirdiğiniz ülkede, halinden şikayetlenmesi gerekmeyecek burjuvazi, ancak, itelemeyle, 21.yüzyılda, altyapısı tamamlanmayan bir yere, elektrikli makinelerini, gelir düzeyi yükselmemiş bir halka da mallarını satamayacağını düşünüp, nihayet, kaliteli ürün imal edecek, demokratikleşmeyi, haydi, kızlar okula kampanyasını destekleyerek, sanat galerileri, müzeler açacaktı.

Yine de, ayran gönüllü taşralı çapkınlığında, makyajlı yüzü, dekolte giysisi, yürek hoplatan yürüyüşüyle, sevgilisini, elinde çöp torbasıyla gördüğünde, her an çark edip, mıntıka temizliğine katılabilecek, sevdasına bile güvenemeyeceğiniz burjuvazi yerine, Bill Gates, Warren BUFFETT, İngvar KAMPRAD,……..,ı seçemeyeceğinizden, zamanını tahmin edemeseniz de, burjuvazinizin, Ferrari’lerini satmadan , gelişimini tamamlamasında, bilgeleşmesini, dileyeceksinizdir.

Belki, o gün, savunmadıkları değerlerini savunanların, yaşamlarına kasteden, o mahurluğunda, mağdur besteyi çalacak gerekçeyi, her zaman bulan gücün, demokrasinin tanıklığında sanık sandalyesine oturtulmadığı sürece, kimsenin özgürleşmesine izin vermeyeceği, gerçeğinde, günahlarının telafisine, değ işen dünyada, değiştirenlerden olma kavgasıyla, katılacaktır.

Belki, o gün, varolan statükoculuktan faydalananlarla, köhnemişliğe alıştırılanların sığındığı imkansızlığın, imkansızlığına inan , siyah beyaz fotoğraf karelerinden tanıdıkları ‘karşıdan karşıya geçerken, eli bırakılan çocukların’ bakışlarında, özgürlüğün, dayatılana dur demekle başlayacağını, esaretinizi kabullendiğinizde artık, esir kalınmayacağını da, görebilecektir.

Zaten, insan da isteyecekse, imkansızı istemelidir’le, sisteme itirazı, aleyhine delil olarak kullanılacağından, haydi, gelin, burjuvazinin özgürlüğünde, özgürlüğünüz için, önce, burjuvaziyi özgürleştirelim.

Bu arada, kimseler üstüne alınmasa da, duydunuz mu, ülke, rüşvet verenler liginde dördüncülüğe yükselmiş.Yani, şampiyonluğun ilanına ramak kalmış.

Ha, gayret.

Gülsen FEROĞLU
03.10.2006

You may also like

Yorum Bırak