“Bir kelebek ağrısıydı / vakit dardı / mevsim hicazdı / yetişmem gereken bir ölüm / kaçmam gereken bir hayat vardı”lı kadınlarıyla; Yorucusun sen Türkiye… bir o kadar bıktırıcı…. bir o…
Yazı
Anlayabilmek de öyle mümkün… öyle de imkansızken…uğruna candan olunan, cinayetler işlenen özgürlük; belki de insanoğlunun kendi yarattığı kutsala kaygısızca dokunduğu ânda başlayandır. “Özgürlük” demiş Freikops’a öldürtülen Rosa Luxemburg da “daima…
Diyorlar ki herkesin hikâyesi de, her hikâye de bir gün bitermiş. Sahi biter mi? Dünyanın neresinde olursa olsun zalim her kimse, akıttığı kan duruyor, kaybolmuyorken toprağın üzerinde; Biter mi, sahi?…
Ne yazık ki 1789’un şiarı özgürlük, eşitlik, kardeşlik uğruna; vatanı, inançları uğruna; öldürmek, ölmek zorunda bırakıldığımız bu dünya düzeninin hâlâ insanlığın istediği “o düzen” olmadığını sizce de anlatmadı mı… evladının,…
Keşke barışın, demokrasinin “döndün ya…”, “gula min, çokkk özlemişim”’in bedeli bu kadar ağır, bu kadar ölümcül olmasaydı; yıllara ömrümüzü nasıl tükettiysek bu topraklarda, bütün yeryüzünde öyle tükettik ‘demektir’i nakşettiğinde, gidene…
Bu ülke… bu şehir…bu hep bir eksiği olacak hayatlar… ömür ???? hep Eylül…hep Erdal Eren…hep Berkin Elvan… hep Fadıl Kayık…hep Dilar Gencxemiş… hep Hakan Buksur… Delik deşik hayaller, umutlar…
İnsanın kaderi doğduğu, yaşadığı ülke, coğrafyadır değil mi Hevalım? Yoksa, dünyanın bir yerlerinde; Paris’te, Londra’da, Oslo’da; aşkın, elde kadeh ‘Summer’ şarkısının, ‘Michelin star restaurants’ların, George Clooney’in, iPhone 6’nın, bilinmezlerin peşindeyken…
İlk kaybın hep masumiyet olduğu savaşın Ortadoğu’daki gölgesinde, insan, bazen her şeyi unutup bir rujun rengini seçmeyi hayatının en önemli meselesi haline getirecek kadar aptallaşmak istiyor. Sonra. Sonrası Özdemir Asaf…
Hiç dönmeyecek olanlara öyle yandı ki içim, öyle yandı ki; yollarını kaybetti kelimelerim. Öyle işte… o çocuk düşlerimiz yok artık. Ki çerçevesini önce ailenizin, yaşadığınız ortamın çizdiği düşleriniz; bugünün sınavdan…
İşte hepsi bu; sonunda bir hiçliğin içinde yitip gidecek her şey şehr-i İstanbul’da da, şehr-i Amed’de de. Öncesinde, yaşaması gereken bir ulusun karşısına yok edilmesi gereken, ötekileştirilecek diğer bir ulusu,…