Duyuyor musun beni Bırayê min, hani biz vardık bir de biz; bizi hatırlıyor musun? Benim güzel yavrum; sen yoksun ya ben de; hâlâ bir bilinmezin içinde…birikmiş “keşke”lerin gölgesinde şairin dediği…
Yazı
Kargaşanın, savaşın tozu, dumana katan hüznü karartmışken ortalığı, “mutlu son”un artık ve yalnızca masallara aitliğini unutan herkeste; saat gece yarısını vurmadan camdan ayakkabısını merdivenlerde bırakarak kaçmak zorunda kaldığından, saraydaki görkemli…
Dakılâ mın; söylenmiş, söylenmemiş her şeyi, belki kimsenin okumayacağı bu satırları da anlamsız kılan; tek farkın üzerine örtülen bayraklardaki renklerin olduğu sıra sıra dizili tabutların bahar sessizliği; çoktan kaybedilen doğruları…
Gula mın; bak ! gündelik hayatı çekilmez kılan; hileli gıda, işsizlik, sansür, adaletsizlik, …, .., vari onlarca sorunu çözmeden geride yalnızca ölüm, mutsuzluk bırakan bir gün, bugün; yine kayıp gitti…
Yılın sonunda elinizde aralıktan içeri sızan ağır bir roman gibi sürünen hayat; bitti işte… aralık bitti…yıl bitti… biter mi cidden, geçmeyen gibi…acılar gibi. Sahi nereye, hiç bir şey olmamış gibi…
Sen, benim kanayan yaram sen de; onlarca er Tayfun Kavun (26), onlarca gerilla (Rubar Hani) Yavuz Unas (18) gibi; senin için dikilen ‘fide’nin can suyunun da yaşanmışlıkları; yaşanmayacakları biriktirmiş gözyaşları…
Ve o kaybediş…hiç başınıza gelmeyecek sandığınız, sandığım beklenmedik o kaybediş öğretti bana da; benim, bizim diye sahiplenilen hiçbir şeyin sahibi biz değilmişiz. O yüzden Hevalım…o yüzden…karanlıktan çok karanlıkta görünmeyenlerden korktum…
Ahhhh…ahhh benim ciğerparem ahhh… sen yaşadığında da güne, aya, yıla hep hüzün, hep insanı öldürmeye, öç almaya kışkırtan acılar vurduğunda, ben mi görmedim…görmek istemedim o sesiz matemlerin tınılarını, o kaybedişlerin…
Artık siz de bilirsiniz; birlikte yaşayacağınız zamanlar bir daha olmayacağındandır, sevdiğini kaybeden herkes gibi sizin de “kayıp zaman”ların ardına düşmeleriniz. Kendine ait olmayan bir yolda; bu yollarda kaybolmalar…kaybolmalarınız da işte…
Her gün onlarca insanın savaşta, trafikte, iş kazasında öldürüldüğü, adına da kader denerek; katilinin kurbanıyla cinayetin izlerini sildiği bu ülkenin; gökkuşağı kadar renkli… su kadar masum….ölümlerinin nedeni ‘savaşın’, ‘trafik kazasının’,…