Baharın “elimi, kolumu kaldıramıyorum” bahanesi seneliğine rafa kaldırılıp, piyasaya “bu sıcaklar, bayıltıyor insanı, hal bırakmıyor” arzı endam ettiğinde, eldeki poşetten, üstteki giysiden kurtulma telaşında, hanımellerinin bahçe kapılarını, demirlerini sarmaladığı sokakta…
Gülsen Feroğlu
Nasıl, tam da keyifle “ dekolteye gerek duymadan, cazibeli ve seksi görünmenin yolları”nı okuduğunuzda yok, yok “Elveda Rumeli”yi izlerken, o da mı değil, rakı masasında “Deniz Seki garibanı hapishanede ne…
Baharda, beton yığınlarının grisine boyalı şehirde, a kasya kokusuyla illa da çiçek pazarından alınması gerekli sarı lalelerden yoksunluğa, tek eksiğinizmişçesine takmışsınızdır ya, neyse ki imdadınıza yetişecek ha açtı, ha açacakla…
Hani bir makalede, öyküde, romanda bozkırda yaşadığınızdan mıdır karşılaşmadığınız ama hep özlemini çektiğiniz balkonlardan sarkan, pencerelerden içeri dolan mor salkımlı erguvan, mimoza, akasya kokulu cümlelerle anlatılır ya bahar, yarım kalan…
Kuytu mağaralardan kurtarılan türkülerle yakıldığında Newroz ateşi, kapıya dayanan; kirpiklerinize konup erimemekte direnen kar taneciğinin ömrü kadar kısa günlerin uzadığı, işporta tezgahlarına çağlanın, havaya cemrenin düşeceği, insanlarınsa nedensiz mutluluk moduna…
Yorgun günün yerini alacak, kararmaya yüz tutmuş deli soğuk bir Ankara akşamında, büyük kısmı iş yerinin, evin, alışveriş merkezlerinin, …., cafe’lerin duvarları, pencereleri ardında geçen, bir nevi modern kölelik halindeki…
Neresine giderseniz gidin şehirlerinde mutlaka bir Atatürk, Cumhuriyet, İnönü, …., Fevzi Çakmak, …, bulvarı, caddesi, semtiyle karşılaşacağınızdan yabancılık çekmeyeceğiniz Ülkede, akıp gitmekte olan da bilmem kaç tane ilin merkez ve…
Şimdi mevsim, daima sıcak yerlere seyahat eden leyleklerin kıskanıldığı, erken gelen akşamların, sezonluk sevdalarla vedalaşmaların, bitişlerin, başlangıçların müdavimi sonbahardır. Günse, üniversite öğrencilerinin, yazlıkçıların ‘Ankara’da bir sürrealist:Gökçek’li şehre döndüğü, öğretmenlerin işe…
Klavyede ‘k’ harfinin üzerine basarak yazdığınız yazının, pazarlamacı taktikli slogansal haberlerin yanında, beş bin kelimeyi geçmemesi istenen yorumlara alıştırıldığından sıkılacakların, ilk kelimesi klavye’yi okuyacaklarında, geçen bir saniyedir, an. Ülke sınırları…
Zaten, neredeyse tamamını memur, asker, öğrencilerle onların ihtiyaçlarını karşılayan işletmelerde çalışanların oluşturduğu bu şehir, sokaklarında “Elbise, pantolon, etek temiz, düzgün. Bıyığın uzunluğu üst dudak boyunu geçemez”li maddeler bütünü Kamu, Kurum…